15 TEMMUZ’DA AK PARTİ GENEL MERKEZİNDE KİMLER VARDI?
Nerede boynu kravatlılar, nerede ihaleciler?
Öncelikle “Allah o geceyi bu millete bir daha yaşatmasın” duasıyla satırlarıma başlamak istiyorum.
Evet bu günlerde özellikle hükümet kanadına yapılan her eleştiri ve aleyhlerine yapılan her iddiayı 15 Temmuz gecesine bağlamalarına gerçekten şaşıyorum.
Madeni paramızın üzerinde fetö’nün organizasyonunu reklam edip milli paramızın şerefini düşürenler, olimpiyatlarda orada olmayı ibadet sayanlar, Süper Lig’te Fetö ‘yü sponsor yapanlar ve daha bir çok belayı başımıza açanlar, fetö araştırma komisyonu raporlarının ortadan kalkmasına/kaldırılmasına ses çıkarmayanlar, kendilerine yöneltilen haklı veya haksız her eleştiriye 15 TEMMUZ gibi milletin bir destanının adını zikredip sulandırıyorlar, kirletiyorlar.
-Elektrik pahalı deniyor
Cevap: 15 Temmuzda meydanlardaydık.
-Ekonomi kötü gidiyor
Cevap: 15 Temmuz da kaçmadık.
O gece gerçekten kaçan , kanepe arkasına kendini sütre eden, balkonlarda ve tv başında çekirdek çıtlatan, hatta birbirlerini arayıp darbe başarılı oldu diye tebrik eden ve konjoktür milletin lehine döndüğünde ortaya çıkan fareler, kendilerine en ufak bir eleştiri geldiğinde hemen 15 Temmuz zırhına bürünerek sağa sola parmak sallıyor.
15 Temmuz bu milletin şerefli ve onurlu bir direnişi ve destanıdır.
Her defasında bu ulvi ismi ağzınıza alıp kirletmeyin beyler, bayanlar.
Bu milletin necib fertlerini İtin köpeğin ağzına sakız yapmayın.
15 Temmuz gecesi şahsen ben ilk geldiğim yer Söğütözü’nde bulunan Ak Parti Genel merkezi olmuştu.
Oraya gelir gelmez yaklaşık 50-100 kişilik bir grupla ilk yaptığımız şey, genel merkezin önünü trafiğe kapatmak olmuştu.
Normalde o muhitten geçtiklerinde polis tarafından 50 defa GBT si sorulacak SADE vatandaşlar, bu ülkenin garipleri, sonunun ne olacağını bilmedikleri, yarının ne getireceğinden zerre kadar bir hesap içinde olmayan şerefli insanlar, canhıraş bir şekilde adeta cezbe halinde bir mücadele içerisine girmişlerdi.
Her zaman o caddeden geçen vatandaşlara GBT soran, durduran polis, o gece orada yoktu. Makam araçları ile caka satan , kapılarını açtıran, takla at bakalım diyen, gezilerinde vatandaşa şükrü tavsiye eden Siyasetçi veya EFENDİLER yoktu.
Araçtan iner inmez ben o manzarayı görünce şu şekilde bir slogan attım. Kamera kayıtları varsa (ki vardır) gösterebilirler.
Nerede boynu kravatlılar! Nerede ihaleciler!
Bu vatanı karşılıksız, hesapsız seven bir kişinin ağzından çıkan ve orada bulunan topluluğun feryadı ve isyanıydı bu sözler.
Kimseler yoktu.
Bir kişi hariç.
Ak Parti Genel merkezinin önünde sadece bir kişiyi görebildik. O isim Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar’dı. Kendisine rica ettik. Bir sandalye bulduk. Vatandaşları teskin eden, motive eden ve organize eden bir açıklama yapmasını söyledik.
Şamil bey sandalyeye çıktı ve açıklama yaparken şu dikkatimi ekmişti. Konuşması esnasında karşısında ve benim sağ tarafımda oğlu ve eşi olduğunu tahmin ettiğim bir bayan vardı. Konuşması sırasında oğlu eliyle sürekli babasına “haydi gel” manasında devamlı işaret çekiyordu. Sonra bu el işareti dile döndü “haydi baba gidelim” sözleri ağzından çıkmaya başladı. O esnada şunu düşündüm. Biz evlatlarımızı , eşimizi, işimizi, aşımızı arkada bırakarak geldik. Her ne kadar Şamil beyi orda bulunduğu için takdir etsemde oğlunun yaptığı o hareketleri asla unutamam.
Kalabalık bir anda büyümüştü, Sayı 500 lere ulaşmıştı. Trafiği kapatmıştık. Ak parti genel merkezi özelinde halkın iradesi ile kurulan tüm parti binalarının şerefi bizim şerefimizdi.
Ama ne hikmetse yıllar sonra vatandaşın kurtardığı Ak Parti genel merkezin önünde Genel merkeze sahip çıkan gaziler o gece ortada olmayan polisler tarafından dövülmüştü. Dayak atıldı.
Süleyman Soylu’nun müdahalesi ve araya girmesi ile İçişleri Bakanlığına götürülen gaziler adeta avutulmuştu. Olayın üstü profesyonelce kapatılmıştı. Bir çok vaatler vererek, arkanızdayım denilerek, hatta makam odasında dayak atılma sonucu yaralanan gazilere pansuman yapılarak kamuoyunun tepkisini kapatmaya çalışmışlardı.
Neyse …Biz yine genel merkezin önüne gelelim.